|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Phrases |
|
1 |
Phrases |
(yemek için) paket/paketletme |
to go adv.
|
|
For here, or to go?
Burada mı yersiniz, yoksa paket mi yapalım?
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
aşçıbaşının o gün için önerdiği yemek |
plat du jour n.
|
|
3 |
General |
kampta yemek pişirmek için kullanılan metal tencere |
billy [australia] n.
|
|
4 |
General |
yemek ve eğlence için toplanma |
feasting n.
|
|
5 |
General |
kampta yemek pişirmek, su kaynatmak için kullanılan teneke kap |
dixie n.
|
|
6 |
General |
kampta yemek pişirmek, su kaynatmak için kullanılan teneke kap |
dixy n.
|
|
7 |
General |
yemek için avlanma |
prey n.
|
|
8 |
General |
için yemek tedarik etmek |
cater for v.
|
|
9 |
General |
birine olan borcu ödemek için başkasının hakkını yemek |
rob peter to pay paul v.
|
|
10 |
General |
yemek için şükür duası etmek |
pray over the dinner/lunch v.
|
|
11 |
General |
yemek için şükür duası etmek |
say grace (prayer said before meal) v.
|
|
12 |
General |
yemek için şükür duası etmek |
say grace v.
|
|
13 |
General |
yemek için şükür duası etmek |
pray before a meal v.
|
|
14 |
General |
yemek için masayı kurmak |
cover [obsolete] v.
|
|
15 |
General |
(birinin bir şeyi yapması için) başının etini yemek |
push v.
|
|
16 |
General |
yemek için öldürülen ayı |
brawner adj.
|
|
17 |
General |
(yemek veya çıkar için) yaltaklanan |
parasitic adj.
|
|
18 |
General |
(yemek veya çıkarları için) yaltaklanan |
parasitical adj.
|
|
Phrasals |
|
19 |
Phrasals |
Birini dışarıya bir şey (yemek vb.) için davet etmek |
ask someone out to something v.
|
|
|
20 |
Phrasals |
bir şeyler hazırlamak (yemek için vb) |
rustle something up v.
|
|
21 |
Phrasals |
(yemek vb için) kolay bir şeyler hazırlamak |
rustle up something v.
|
|
22 |
Phrasals |
(yemek vb için) kolay bir şeyler hazırlamak |
rustle something up v.
|
|
23 |
Phrasals |
(bir şey) yemek için dışarı çıkmak |
go out for (something) v.
|
|
24 |
Phrasals |
(bir şey) yemek için bir yere gitmek |
go out for (something) v.
|
|
25 |
Phrasals |
(birini) bir etkinlik (yemek, parti, ziyaret) için evine davet etmek/çağırmak |
have (someone) over (for something) v.
|
|
26 |
Phrasals |
bir şey yaptırmak için başının etini yemek |
badger into v.
|
|
27 |
Phrasals |
bir şey yaptırmak için birinin başının etini yemek |
badger someone into something v.
|
|
28 |
Phrasals |
(birini) için için yemek |
eat (away) at (someone) v.
|
|
29 |
Phrasals |
(bir şey yapması) için (birinin) başının etini yemek |
pester (one) into (doing) (something) v.
|
|
30 |
Phrasals |
yapmaması için (birinin) başının etini yemek |
pester (one) out of v.
|
|
31 |
Phrasals |
(bir şey) için (birinin) başının etini yemek |
pester (someone) for (something) v.
|
|
32 |
Phrasals |
için başının etini yemek |
pester into v.
|
|
33 |
Phrasals |
yapmaması için başının etini yemek |
pester out of v.
|
|
Proverb |
|
34 |
Proverb |
yaşamak için ye yemek için yaşama |
eat to live but do not live to eat
|
|
35 |
Proverb |
yaşamak için ye yemek için yaşama |
eat to live not live to eat
|
|
36 |
Proverb |
yaşamak için yemeli, yemek için yaşamamalı |
eat to live, not live to eat
|
|
Colloquial |
|
37 |
Colloquial |
hamileyken hem kendi hem karnındaki bebeği için yemek |
eat for two n.
|
|
38 |
Colloquial |
(hız yaptığı için) cezayı yemek |
get done for something/for doing something v.
|
|
39 |
Colloquial |
(hız yaptığı için) cezayı yemek |
be done for something/for doing something v.
|
|
|
40 |
Colloquial |
(birini bir şey, yemek, parti için) bulunduğu yerin daha yukarısında veya kuzeyinde bir yere davet etmek |
have (someone) up (for something) v.
|
|
41 |
Colloquial |
(bir şey) için fırça yemek |
get hell for (something) v.
|
|
42 |
Colloquial |
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek |
keep on at somebody (to do something) v.
|
|
43 |
Colloquial |
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek |
go on at somebody (to do something) v.
|
|
44 |
Colloquial |
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek |
be on at somebody (to do something) v.
|
|
45 |
Colloquial |
yemek için dışarıya çıkmış |
out to (some meal) adv.
|
|
46 |
Colloquial |
yemek için dışarıya çıkmış |
out to (a meal) adv.
|
|
47 |
Colloquial |
bunlar yemek için değil |
these aren't for eating expr.
|
|
48 |
Colloquial |
bir yemek davetinde şarabı tekeline alan kişi için kullanılan ve "norwich piskoposunu tanıyor musun/norwich piskoposuyla bir akrabalığın var mı?" anlamına gelen bir söz |
do you know the bishop of norwich? [old-fashioned] expr.
|
|
49 |
Colloquial |
bir yemek davetinde şarabı tekeline alan kişi için kullanılan ve "norwich'li dr. wright'ı tanıyor musun/norwich'li dr. wright'la bir akrabalığın var mı" anlamına gelen bir söz |
do you know dr. wright of norwich k expr.
|
|
Idioms |
|
50 |
Idioms |
yemek için bir şeyler yapmak/ayarlamak |
fix something for a meal v.
|
|
51 |
Idioms |
uzun bir seyahatte dinlenmek, yemek yemek, tuvalet için mola vermek |
make a pit stop [us] v.
|
|
52 |
Idioms |
bir şey yapmak için birbirinin üstüne çullanmak/birbirini yemek |
be falling over yourself to do something v.
|
|
53 |
Idioms |
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek |
be on at somebody (to do something) v.
|
|
54 |
Idioms |
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek |
go on at somebody (to do something) v.
|
|
55 |
Idioms |
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek |
keep on at somebody (to do something) v.
|
|
56 |
Idioms |
(biri/bir şey için) kendi kendini yemek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] v.
|
|
57 |
Idioms |
(biri/bir şey için) içi içini yemek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] v.
|
|
58 |
Idioms |
(biri/bir şey için) kendini yemek/bitirmek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] v.
|
|
59 |
Idioms |
(biri/bir şey için) içi içini yemek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] v.
|
|
Speaking |
|
60 |
Speaking |
buraya yemek için gelmedik |
we didn't come here for dinner expr.
|
|
61 |
Speaking |
ocakta sizin için yemek var |
there's food for you on the stove expr.
|
|
Technical |
|
62 |
Technical |
yemek pişirmek için kullanılan yer |
cookhouse n.
|
|
63 |
Technical |
(özellikle yemek pişirmek için) şömine kullanımıyla ilgili |
open-hearth adj.
|
|
Furniture |
|
64 |
Furniture |
üzerinde bir şeyler okumak veya yemek için kucağa konan altı yastıklı tepsi |
laptray n.
|
|
Medical |
|
65 |
Medical |
yemek borusundaki asit miktarının ölçülmesi için uygulanan bir test |
esophageal manometry n.
|
|
66 |
Medical |
yemek borusunu incelemek için kullanılan bir alet |
oesophagoscope n.
|
|
Gastronomy |
|
67 |
Gastronomy |
alışveriş merkezlerinin yemek için ayrılmış özel bölümü |
food-court n.
|
|
68 |
Gastronomy |
yemek için kullanılan hayvan bağırsağı |
chidlings n.
|
|
69 |
Gastronomy |
yemek için yeterince olgun olmayan dana eti |
bod veal n.
|
|
70 |
Gastronomy |
tandırda pişmiş yemek için yapılan buluşma |
hangi [new zealand] n.
|
|
71 |
Gastronomy |
yemek malzemelerini ölçmek için kullanılan dereceli sürahi |
measuring jug n.
|
|
72 |
Gastronomy |
yemek pişirirken veya yiyecekleri sarmak için kullanılan yağ geçirmez kağıt |
greaseproof n.
|
|
73 |
Gastronomy |
yemek yeme için kullanılan |
eating adj.
|
|
Marine Biology |
|
74 |
Marine Biology |
yemek için tercih edilen, büyük grimsi veya benekli bir hint-pasifik vatozu |
backwater (gymnura japonica) n.
|
|
75 |
Marine Biology |
ılık kıyı denizlerinde yaşayan, avlanma ve yemek için tercih edilen gümüş renkli bir balık |
ladyfish (albula vulpes) n.
|
|
76 |
Marine Biology |
av sporu ve yemek için pek tercih edilmeyen, kuzey amerika'nın doğu kıyılarına özgü hareketli olmayan gri veya bakır rengi bir sarıağız balığı |
black drum (pogonias cromis) n.
|
|
77 |
Marine Biology |
tropikal hint-pasifik'te yemek ve av için çok değerli olan yaygın bir balık |
rock salmon n.
|
|
Botanic |
|
78 |
Botanic |
salata veya yemek için kullanılan taze yapraklar |
healing herb n.
|
|
Breeding |
|
79 |
Breeding |
yemek için kesilen hayvan |
killer [australia/new zealand] n.
|
|
|
Military |
|
80 |
Military |
arazideki birliklere yemek götürmek için kullanılan kap |
marmite n.
|
|
Archaic |
|
81 |
Archaic |
bir öğün için sofraya konan yemek |
mess n.
|
|
82 |
Archaic |
yemek için masada olmak |
sit at meat v.
|
|
Slang |
|
83 |
Slang |
yemek için her şeyi göze alan |
food whore n.
|
|